9 Temmuz 2012 Pazartesi

YENİ BLOGA TAŞINIYORUM!


Evet, taşınıyorum. Eski yazılarımı da beraberimde götürüyorum tabi.
Sirk Ucubesi ismiyle blogları olan başka biri daha vardı zaten, bu karışıklığı sürdürmek istemedim. Hem Sirk temasına da ısınamamıştım tam olarak...

O yüzden, işte şimdi yeni blogum!

http://siyahdudaklar.blogspot.com



8 Temmuz 2012 Pazar

Biliyorsun her kadın heteroseksüel değildir...

Emilie Autumn (kızıl) ve Veronica Varlow
Emilie'nin aseksüel olmasına rağmen bu kadar çok
öpüşmesi bambaşka bir konudur...
BİSEKSÜEL: Kendi cinsine ve aynı zamanda karşı cinse duygusal, erotik ve cinsel yönelim içinde bulunan kadın veya erkek.
(Kaos GL, "Biliyor(mu)sun Her Kadın Heteroseksüel Değildir" adlı broşürden. Linke tıklayıp broşürü inceleyin kesinlikle, çok içerikli ve ihtiyaç duyulan bi iş yapmışlar.)

13 yaşındaydım, bi arkadaşımla oturmuş birbirimize yeni keşfettiğimiz müzikleri dinletiyoduk. Okulun bahçesinde, ama nedense etraf bomboş... Emilie Autumn'un birkaç şarkısını dinlettim ona, Emilie'nin güzelliğini, yeteneğini övdüm filan derken "O kadar güzel ki lezbiyen bile olunur bu kadın için!" diye bi cümle kuruverdim bi anda. Gülümsedi, "Lezbiyen diğil ama biseksüel olunur..." dedi. "Ben biseksüelim."

Bazen hayatınızda hiç düşünmediğiniz, aklınızın ucundan bile getirmediğiniz şeyleri çok öteden beri bildiğinizi hissedersiniz [şu yazıda bahsetmiştim] de bir anda "biliyorum" dersiniz, "öyleyim".
Benim de hayatımdaki o anlardan biriydi ve dönüp kıza (bunu daha önce hiç düşünmediğim ve söylemediğim hâlde) "Ben de biseksüelim." dedim. Birbirimize sarıldık.

Kızla aramızda daha sonra bi şey yaşamadık bikaç öpüşme hariç, o zamanlar şu benim ünlü "eski sevgili"yle birlikteydim ve onu hiçbir cinsten hiçbi insan için bırakmazdım, bırakmadım. Onun da benim bu biseksüel tarafımdan haberi vardı, hatta beni kıskanıp kızla bırakması gerektiği gibi düşüncelere bile kapılmış bi zamanlar zavallı... Sonra hakkımda lezbiyen olduğuma dair çıkan onca dedikoduyu, bazı kızların benden kaçışını ve daha biçok şeyi "bu kız benim sevgilim" diyerek durdurmamış olmasına hâlâ şaşırıyorum gerçi. Benden bu kadar mı utandı gerçekten, insanları bu kadar mı umursadı? Neyse, bugün onun hakkında konuşmıycam. Sadece hayatımın her önemli meselesine karışmış olması işimi zorlaştırıyo o kadar...

İşte ben kadınlara olan ilgimi böylece tamamen keşfetmiş oldum. Gerçi düşününce her şey çok mantıklı; arkadaşlarım kaslı oğlanları izlerken ben "Vay be kızdaki kalçalara bak..." diye bağrış çığrış uzaktaki bi kızı işaret ederdim. Kadın bedeninin estetiğine, güzelliğine kim karşı koyabilir ki?


Bunda çocukluğumdan beri zevki ve cinselliği kendi bedenim üzerinden, "kadın bedeni" algısıyla görmüş ve deneyimlemiş olmamın katkısı var sanırım. Çünkü ben işe erkeklerin de dahil olduğunu fark ettiğimde "zevk" kavramı "kadın bedeni"yle eşleşmişti çoktan beynimde... Geç oldu ama güç olmadı tabi erkekle, erkek bedeniyle tanışmam; ve çok da sevdim...
Ama içimdeki kadınları çekici bulan taraftan da hiç ödün vermedim...

Bunu "şok değeri" için yaptığımı sananlar oldu; oysa ben tüm homofobik zihinlere inat "biseksüelim!" diye bağırmakla ilerde çok daha güzel bi dünyada yaşayabiliceğim inancıyla, gururla söylüyodum bunu. Okulda başıma iş açmaya başlayınca bas bas bağırmayı kestim, etrafımdakilere zarar veriyodu...

Sanıldığı gibi her kadına sarkıntılık ediyo filan da diğilim. (Genel olarak libidosu yüksek bi insanımdır, o ayrı.)

Hiç kız sevgilim olmadı, âşık olamadım da ondan. Gerçi bi ara E'yle evlilik planları bile kurar, malum "eski sevgili" beni terk ettiği için artık birlikte olabiliriz" filan derdik. Ama derdik sadece, yoksa biz o "eski sevgili"yle de neler neler diyoduk; hani nerde?
Tamam, şimdi aşkın negatif etkilerini (bkz. zombiye dönüştürme) bi kenara bırakalım da yazının ana fikrine dönelim: AŞK AŞKTIR. Ve ben aşkı, güzelliği her cinste de bulabiliyorum.

Sorularınız olursa çekinmeyin: zombikiz.blog@gmail.com (he ya, blogun adını değiştirdim ama mail adresi aynı...)

.Ucube

3 Temmuz 2012 Salı

Çocuk istiyorum! (evet, yine annelik içgüdüsü taşıyo)

Evet, çocuklara bayılıyorum. Ve inanın bana çocukları sevmek gibi genel bi özelliğe sahip olunan yaşlarda diğilim. Çevremdeki kızlar "ne evlenmesi yhaa" modunda dolaşırlarken ben erkeğim-çocuklarım-yaratım diye bi üçlünün üstüne kurmak istiyorum hayatımı.
Annenim deyimiyle "sapık", aşka inanmıyan ve materyalizm denizlerinde yüzen ablama göre "koca düşkünü", arkadaşların tanımıyla "deli" olabilirim ama umrumda diğil, ben ne istediğimi biliyorum.

Sıradan bi ailede büyümedim. Kızdıkları tek şey hasta olmamızdı, pek bi paramız olmasa da istediklerimiz alınırdı. Ne isterdim ki zaten? Kitap. Biraz daha kitap. Üç tane daha alıyım mı [Anneme aile içinde kullandığımız takma ad]? Bi dönem birbirimize "köle" diye seslenirdik, su isteyen taraf ablam ve bizdik; babam filan diğil. Hiçbi zaman çalışmamız için baskı yapmadılar - gerek yoktu, ailenin iki kızı da okullarında başarılı tiplerdi zaten, hâlâ da öyleyiz.

Babamla inşaatlara, sınıf öğretmeni annemin sınıfına giderdim. Ankara'da ortaçağ leydisi pozumla yemek yer, anneannemlerin köyüne gidince şalvar giyip yufka açardım, bi kişilik karmaşası diğildir benim için. Hiçbi şeyden iğrenmiyen, bi işi istedi mi yapan deli kızın teki oldum sonunda.

Ağaçlara aşı yapmasını, kedi köpek bakmasını, örgü örmesini, fayans döşemesini (oha!), baklava ve mantı açmasını bilen; bi an 70lerin rock'ına sarıp, bi an 80lerin disko kraliçeleri gibi takılan, oyuncak vs bakarken bile gotikliği elden bırakmıyan bi anne olucam sizin anlıycağınız.
http://www.hesionka.com/  Hesi'nin kızı için yaptığı oyuncaklar.
Hayranım bu kadına, yemin ederim.

İnsanların çocuk yetiştirmeyi bilmediğine inanıyorum. Ne beslemeyi biliyolar, ne bakmayı - hem ruhsal hem bedensel açıdan hem de! O yüzden "annelik" görevini üstüme aldım, en büyük hayalim de budur uzun bi süredir.

İnsanlar çocukları genelde bi tür ayakbağı olarak görüyo. Arkadaşlarım "uğraşamam ben bebekle yaa" filan diyolar. Ben uğraşırım. Allah aşkına, twitter'la uğraşmaktan daha mantıklı bi emek en azından! (twitter âşığı olmam konu dışı şu an.)

Benim dünyada yapmak istediğim bu. Tasarlamak ve sevmek. Dikiş öğrenmek, çocuğumla ona güzel, "alternatif" oyuncaklar dikmek. Onlarla el ele tutuşup Depeche Mode şarkılarıyla dans etmek, onlara Tim Burton filmleri izletmek, evde cadılar bayramı kutlamak...
Benim ailemde bana yaşatılan her güzelliği ona yaşatmak. Onlara. (AMİİİİN!)

Çok seviyorum. Arsız olmıyan her küçük çocuğa âşığım resmen. Ama sevdiğim erkeğin kanından olması bambaşka bi şey... Bay eski'nin bebek kardeşi, allahım! Abisi kadar seviyorum heralde o güzelliği. Ben de istiyorum. Adları hazır, her şeyleri... Odalarına neler neler yaparım ben onların. Ne oyuncaklar, ne kıyafetler dikerim. Yerim la ben onları. Aşklarım benim, tüm bu regl sancılarının biricik mantıklı sebebi onlar!
Kadınsam onlarla kadınım; içgüdülerinin peşinden aşırı bi tutkuyla giden biriyim ben.

favori gotik-annelerimden Adora BatBrat ve çocukları
İstiyorum ki dünyanın en yetenekli, en yaratıcı, özgürlükçülüğünden de ödün vermeden düzen sağlayıcı (ah annem benim, çocukken sevmezdim seni ama başka anneleri tanıyınca valla çocuk yetiştirme tekniklerinin hayranı oldum), böyle her günümüz cadılar bayramı havasında gotik bi anne olıyım...

Anlamıyorum şu insanları... Hamile olmak fikri bile beni öyle neşelendiriyo ki durup "Kızım ne halt yiyosun lan, bi sakin!" diyorum kendime. Sakini makini yok ama, ben çocuk istiyoruuum!!!

.Ucube

26 Haziran 2012 Salı

Eski blogum - Neden kaçıyorum?

Sevdiğim bloglardan biri hakkında bi "anti-blog" açılmış, baskı altında kalan blogger kız da sonunda blogunun başlığını değiştirmişti... Sinirlendim, "nasıl olur, insanların lafı yüzünden nası geri adım atar!" diye büyük bi hayalkırıklığına uğramıştım.

Şimdi, öylesine dolaşıren fark ettim ki ben de o kadar emek verdiğim; okunan, hayran mailleri aldığım blogumu, kimliğimi tek bi yorum yüzünden bıraktım. Hem de öyle bi bıraktım ki sıfırlandım... Blogda ve twitter'da birden "0 takipçi - ilk takip eden siz olun" yazılarını görmek. Sudan çıkmış balık gibiyim aslında, yazıların altında yorum bile yok; ne deli geliyo bana bi bilseniz! (Son zamanlarda yorumlar gelmeye başladı, hakkınızı yemiyim Asi Yapıncak, Lalehan ve diğerlerinin.)

Birden çaylak bloggerlar gibi oldum, oysa 4 yıllık emeğim silindi gitti... Ne eski blogumda, ne diğer hesaplarımda bu blogum ve SirkUcubesi ismi hakkında tek bi şey yazmadım. Kaçıyorum çünkü. Eskisi gibi olsun istemiyorum... Ve şimdi, ben size adresini vermediğim sürece o harika blogu da -kel ölür badem gözlü olur ya hani.. ama yalan diğil, gerçekten âşıktım bloguma-, beni de bulamazsınız.

Değer miydi acaba diye düşünüyorum. Sıfırlanmaya değer miydi?

Eski blogumda günlük misali hayatımı anlatıyodum ve koca kıçlı dediğim kızdan, hâlâ ölürüm ona dediğim eski sevgiliye kadar herkes okuyodu. Ama onu (evet, evet; yine eski sevgili...) benim blogumda, insanların içinde rezil etmelerine izin veremezdim. Gerçi benim için de tam bi bozgundu blogumu kapatmama sebep olan  yorum, ama ben bozgunlara, vurgunlara biraz fazla alışkınım sanki?

Bu aralar, hazır kimliğim de bilinmiyoken ve öğrenilmesinin de pek bi yolu yokken; hafiften hafiften eski blogun temasına dönmeyi ve hem bu temayı hem de şimdiye kadarki yazılarımın benzeri yazıları beraber yürütmeyi, hatta (eğer yandaki resimleri fark ettiyseniz) etiketlerle daha farklı "bi şeyler" (adını koyamadım mı koyamam ben de...) yapmayı planlıyorum. Ama bu dediğim sonbahara kalıcak; çünkü bu ayın sonunda Ankara'dan interneti bulunmıyan -ah, evet. belki bu yıl 2 aylık bi internet paketi almak var gündemimizde- bi ortama gidicem ve eylüle kadar da dönmiyceğim için bahçede meyve toplamak, sacda börek/baklava vs pişirmek, reçel yapmak, araba sürmeyi ve dikiş dikmeyi öğrenmek gibi işler haricinde hiçbi şey yapmıycağım ve ailem hariç kimseyle de görüşmiyceğim için yazıcak bişeyler de olmıycak. Yine de internetim olursa size günlük formatından uzak bol bol yazılar yazıcam, merak etmeyin. Her ihtimali göz önüne aldığım için yine de yazısız kalmıycaksınız...

Ben hâlâ bi sürü okuyucusu olan o ilgili blogger rolündeyim, ne yapalım?

Ne dinliyorum: Kinda Outta Luck, Lana Del Rey
Bu kadının sesi bendeki darkwave âşığı kulaklara bile yeter.
.Ucube

23 Haziran 2012 Cumartesi

"Bu yaptığımız yanlış!" - "Kullanılmak"

Ömrümde erkeklerden en çok duyduğum şey ne? İşte bu. "Bu yaptığımız yanlış Ucube."

Niye yanlış, nereye yanlış? Canımız istemiş oynaşmışız, canımız istemiş elleşmişiz; zorla yapılan bi şey yok ortada; hayır beni kullanıyo filan da diğilsin, ben beni sevmediğinin farkındayım. Yanlış olan bi şey yok. Ahlakına mı sığmadı? Kimin ahlakı, neyin ahlakı?

Beni kullandığı hissine kapılan erkekleri de anlamıyorum. E her şey açık, ben senin niyetini de kendi niyetimi de biliyorum. Beni "âşığım" diye kandırıp sonra da sikip gitsen belki anlarım o "vicdanım bunun için çok savaşıcak" demeni -ne dramatik cümle kurmuştu herif..- ama alan razı satan razı, vicdanın gitsin önemli işlerle uğraşsın.

Benimle irtibatı olmayıp da başka bi erkeğin bi kullandığını düşünen erkekleri de anlamıyorum. Bu iş karşılıklı, beyniniz o kadar küçük mü sizin? Beraber eğlenmenin neresi kullanmak? Eğer duygular olmadan cinsel şeyler yaşamak "kullanmak"sa ben bu dünyada erkekleri kullanmanın alasını yapıyorum demektir. Boşuna götleri kalkmasın, benim kullanıldığım kadar onlar da kullanılıyolar.

Yanlış anlaşılmasın, ben aşka inanan ve âşık olunca bambaşka olan biriyim. Bu söylediklerim âşık olmadığım ama bi şeyler yaşamaya değer gördüğüm erkekler için geçerli. (Değer görmediklerim zaten yaklaşamaz, o konuda rahatım.) Hem âşık olduğum adam beni kullansa da, öldürse de ben âşık olmaya devam ederim, öyle bi gerçek var.

Ama tabi bu en ahlaksız, en "kullanıp atıcı" gözüken tiplerin gelip de "Ama bu yaptığımız yanlış.." filan demesi ayrı bi komedi. Bu en ruhsuz, umursamaz gözüken sevgilimin en romantiklerden biri çıkması kadar şaşırtıcı.

Hayatımdaki erkeklerin sağ gösterip sol vurma potansiyallerini seviyim!

Ne dinliyorum: Ulysses, Franz Ferdinand
.Ucube

20 Haziran 2012 Çarşamba

Yeni sevgiliye yeni saç gerek!

Lana'nın ördekçikleri
Dişçiden çıktım, uyuşturucu iğneden dudağım şişmiş; gülümsemeye çalışıyorum ama kasları hareket ettiremiyorum... Dikiz aynasına bakıyorum hareket ediyo da ben mi hissetmiyorum acaba diye, bi de ne göriyim; çakma bi Lana Del Rey sırıtıyo orda... Resimdeki dudakların aynısı, aynı yamukluk, aynı şişlik...

Ne derseniz diyin ben ince dudaklarımla mutlu, öyle Angelina Jolie misali balon dudakları itici bulan biriyim. Muhteşem bi erkek anlatın; dudakları kalın dediğiniz an "olmaz!"ı basarım. (Gerçi âşık olunca dudağın yokluğunu bile fark edemiycek kadar hayran ve heyecanlı oluyorum ben, o mesele ayrı.)

Eh, Lana Del Rey dudağı istemediğimden eminim ama bu aralar istediğim başka bi şeyle kafayı bozdum resmen. Nedir derseniz, daha önce de biraz anlatmıştım [OKU] , saçlarımı kazıtmak! Ama kazıtmaktan çok "aşırı asimetrik" bi kesim diyebiliceğim başka bi model kestirdim gözüme. Gerçi kazıtmaktan hâllice bi şey ama ben hafif uzamış erkek saçı kıvamında bırakıcam yan tarafı.

Bu fikri eski sevgilime (şu aralar yeniden dost olmaya çalışıyoruz; eski kankalığımızın üstünde kocama bi gölge yokmuş gibi), şu âşık olur gibi olduğum ama gerisi gelmiyen baterist çocuğa, babama, ve de dün -EVET!- bana "sevgilim" demeye başlamış olan bay Endorfin'e açtım. İçlerinde anormal tepki vermeyip "Güzel olucak" diyen tek insanın Endorfin olması içimdeki "ah sen hâlâ eskisine âşıksın..." diyen sızıyı biraz susturdu sanırım.

istediğim saç modeli; bende uzun taraf daha kısa, kısa taraf birazcık daha uzun olucak

Beni yargılamayan, kararlarımda arkamda olan erkeğe varım, buna kesinlikle evet. Biraz kendime gelsem iyi olucak. Saçımı değiştirmek de buna yardım edicek; bi yıl olmuş ben hâlâ o çocuk için kestirdiğim saçla dolaşıyorum. Sevmediğimden diğil ama değişikliğe ihtiyacım var işte, hayatımın bi noktasında takılı kalmaktan yoruldum artık.

Bi insanın "saçımı kazıtıcam" dediğinde bunu beğenicek bi sevgiliden başka neye ihtiyacı olabilir? Ona bin kez yalan söylemiş, dostluklarını -bakın aşkı geçtim yani- satıp gitmiş eski bi sevgiliye mi gerçekten? O çocuğu hâlâ sevdiğimi biliyorum, Endorfin de biliyo. Dürüstüm. Artık kaybetmekten korktuğum şeylerim yok ne de olsa.

Yine de hep metalci tiplerle takılmış biri olarak Endorfin'deki yeni yeni heveslenmeye başladığı Hippielik aşkının felsefesiyle nasıl tanışırım, nasıl barışırım o da zaman meselesi...
Bi hippie, bi gotik; dolaşırız artık öyle zıt renklerde. Yine de oturup Bob Dylan'ı birlikte, hem de bayıla bayıla, dinliyebiliceğim biri olmuş oldu; kötü mü?

Ne dinliyorum: Take Me Out, Franz Ferdinand 
.Ucube

19 Haziran 2012 Salı

Eski sevgiliyle konuşmam:

Ben: Kurt Cobain düğününe pijamayla gitmiş... Çok hoş diğil mi lan? Ben de istiyorum öyle bi koca.
Eski Sevgili: -o çocuksu gülümsemeyle- Ohaa! Ben de yapıcam öyle bi şey!
Ben: Kesinlikle yapmalısın. Çok tatlı lan, ben öyle deli bi koca isterim. Ama ona katlanıcak kadın bulman lazım.
Eski Sevgili: Ya ne var kızmaz kadın.
Ben: Saçmalama çoğu kadın delirir öyle bi şeye.
Arkadaş: Evet bazıları çok takıntılı.
Ben: Evet şimdi onun düğüne pijamayla gelmesine kızmıycak bi kadın bulması lazım, benim de düğünüme pijamayla gelicek bi erkek.
Eski Sevgili: Ya kızmazlar ne kızıcaklar...
Ben: Sen zaten öyle bi kadınla evlenirsin, doğru. -Gözler dolduğu için konuyu kapatıyo...-

Bi dakika bu çocuk şu an tipik bi tiki örneğiyle çıkmıyo mu? Oğlum neyin kafasını yaşıyosun, o kız dişleriyle parçalar seni düğün salonunun ortasında! Bırakmıycaktın sen beni...